Usta Kaptan Dalgalı Denizde Belli Olur

Usta Kaptan Dalgalı Denizde Belli Olur

Ekonomik sıkıntıların tüm sektörleri etkilediği, herkesin hem yaşadığı günden hem de gelecekten ümitli olmadığı böyle bir dönemde firmalar, kendilerini koruma amacıyla bir dizi tedbirler almak zorunda kalıyor.

Bu tedbirlerin ortak hedefi, maliyetleri düşürmek ve böylece azalan ticaretin yarattığı yıkıcı etkiyi azaltmak oluyor. Türkiye’de yıllardır yaşanan ekonomik krizlerde en popüler maliyet düşürme aracı olarak personel sayısında azaltma veya maaşlarda kesinti uygulaması yapılıyor.

Eğer işletmelere sadece kağıt üzerindeki değerler olarak bakarsak, toplam maliyetlerin ortalama %50-60’ını oluşturan personel giderlerinin düşürülmesi en mantıklı yolmuş gibi görünüyor. Ama gerçekten ihtiyacımız olan maliyet kontrolünü personel üzerinden yapmak işletmelerimize beklediğimiz etkiyi yaratıyor mu?

Öncelikle ticaret hacminin daraldığı, karlılık oranlarının düştüğü dönemlerde maliyetleri kontrol altına almak, birinci derece ihtiyaç olmayan giderleri kısıtlamak işletmeler için hızla hayata geçirilmesi gereken tedbirlerdir. Buna şüphe yok…

Ancak özellikle otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmalara yakından baktığımızda, personel azalmasına gidenlerin ilk etapta emekliliği gelmiş olanlara veya aylık kazancı daha yüksek olan eski personellere yöneldiği görülüyor. Aynı işi aylık maliyeti daha düşük olan nispeten daha genç ve/veya tecrübesiz çalışanlara teklif ederek gider kontrolü yapmaya çaba gösterdiklerini görüyoruz.

Bugün 50 yaş civarında olan bir çalışanın ortalama 25-30 yıllık bir iş tecrübesi olduğunu varsayarsak, çalışma hayatı boyunca bugün yaşanan ekonomik ortama benzer birçok dönemde de bizzat sorumluluk aldıkları ortaya çıkıyor.

Ülkemizin geçmiş 25 yılına bakarsak bugüne ışık tutacak birçok kriz dönemi dikkat çekiyor. 1994, 1998-1999,2001 krizleri hemen akla gelen ve ekonomimiz üzerinde yıkıcı etkileri olan krizlerdir. Ortalama bir yöneticinin veya çalışanın bu krizlerden öğrendiği tecrübe, ortalama bir Avrupalı yöneticinin 100 yılda öğrenebileceğinden fazladır.

Birkaç örnek ile yaşananları hatırlatmak isterim:

1994 Krizinde Türkiye’de yıllık enflasyon %106 seviyesine çıkmıştı. O tarihten bu zamana kadar hiçbir yönetici bu denli yüksek bir enflasyonda nasıl ticaret yapılır diye pratik edemedi. Sadece o dönemde iş başında olanlar, o tarz ticaretin hayatta kalma yollarını tecrübelerine ekleyebildi.

1998-1999 Krizinde ciddi bir TL sıkıntısı nedeniyle gecelik repo faizleri %1700 seviyesini görmüştü. Devlet çok yüksek faiz ile iç borçlanma yapıyor, bankalar döviz pozisyonlarını kapatmak için sürekli döviz talebinde bulunuyordu. Böyle bir ortamda ticari faaliyetlerin sürdürülmesi finansman uzmanlığı gerektirecek boyutlara ulaşmıştı. Özellikle araç satışı gibi meblağı yüksek emteaların satışının önündeki en önemli engel, nakit paranın çok kısa zamanda getirdiği çok yüksek getiri haline dönmüştü.

O dönem yöneticilik yapan çalışanlar, sadece müşteriyi ikna etmekle değil aynı zamanda finansman yollarını da yönetmekle ilgilenmek zorundaydılar. Az önce aktardığım piyasa şartlarını bugüne kadar hiçbir Avrupalı yönetici kendi ülkesinde hiçbir zaman yaşamadı.

2001 Krizi ise hepimizin en yakından hatırladığı, en çok etkilendiğimiz krizlerin başında geliyor. İç pazarın çok düşmesi, dalgalı döviz kuruna geçişle döviz kurlarının hızla yükselmesi, gecelik faizlerin %7000’i görmesi, dış ticaret açığının anormal boyutlara ulaşması, ülkede büyük bir işsizlik akımının doğmasına ve şirketlerin iflasına yol açmıştı.

Böyle bir ekonomik ortam belki de dünya tarihinde parmakla gösterilecek kadar az tecrübe edilmiş bir ortamdı. Bu zorluklarla başa çıkmayı başaran her yöneticinin paha biçilmez bir tecrübeye sahip olduğu da aşikardır.

Bugün yaşadığımız ekonomik dalgalanma ise boyut olarak daha küçük gibi görünse de temel olarak daha önce tecrübe edilenlerin bir versiyonu gibi durmakta. Böyle ortamlarda küçük veya büyük fark etmeksizin bütün işletmelerin usta kaptanlara ihtiyacı bulunuyor.

Maliyet azaltmak veya giderleri kısmak için yukarıda belirttiğim paha biçilmez tecrübelere sahip yöneticileri ve/veya çalışanları işten çıkartmanın mantıklı bir yaklaşım olduğuna ikna olmak çok zor.

Dalgalı deniz usta kaptan gerektirir.

Ama eğer durgun deniz zamanında kaptanlarınızın kendi çalışanlarını ustalaştırmalarına izin vermediyseniz, bugün elinizde geminizi kurtaracak usta kaptan bulmakta zorlanırsınız.

İşletme sahipleri işi yönetmekten insanı yönetmeye geçmedikleri sürece, çalışanlarına yeterli sorumluluk ve inisiyatif vermedikleri sürece her krizde benzer sıkıntıları yaşamaya devam edeceklerdir.

Sorun çalışanların işine son vererek atlatılacak bir sorun olmaktan uzak gibi duruyor. Çalışanları geliştirip gemiyi emanet etmek güvenli limana ulaşmayı kolaylaştıracaktır.

D. Melih Ergüven

İş tekliflerine açık.

5y

Haklısın kaptan, savaşları onbaşılarla veya çavuşlarla değil eğitimli ve deneyimli komutanlarla kazanabilirsin.

Turkin Kargalik

Automotive Executive / Consultant

5y

Two thumbs up Çınar ✌

Selçuk Acar

Automotive Expert (Sales & After Sales)

5y

Çınar bey bundan 10-15 yıl önce iyi üniversitelerin iyi bölümlerinden mezun olmuş insanların hayali olan otomotiv sektörü günümüzde en vasıfsız insanların rağbet ettiği bir sektör halinde hızla dönüşmekte. Sonuçta da çakışan verimliliği diye birşey kalır mı. Artık otomotiv sektörü düşük profilli insanlara ucuz işçilik olarak mahkum olmuştur. Sizce bir satış danışmanının hayalini bile kuramadığı bir aracı , müşterisine fiyat fayda olarak doğru anlatma şansı var mı ?

SERHAT DURAS

ERP | Retail Management | Strategic Planning | Global Markets | Mentor | Branding | AI

5y

Yazınızı  dikkatli bir şekilde okudum.1994,1998-1999, 2001 ve sonrasın da olan bütün krizlerde var olan biri olarak ta görüşünüze genel anlamı ile  katılıyorum. 28 yıllık iş geçmişinin 14 yılını profesyonel ve son 14 yılını da kendi işinin sahibi olarak biraz katkı yapmak ve başka bir açıyı da yazınız üzerinden tartışmaya açıyorum.  Türkiye de batıya göre  (tabi buna Japonya ve bazı güney Asya ülkelerini de katmak lazım) çalışan verimliliği çok ama çok düşük. Şirketlerde belirlenmemiş iş süreçleri, ölçümleme eksiklikleri, çalışanların zaman konusunda inanılmaz hoyrat kullanımı, vs. gibi nedenlerle özellikle orta ve büyük KOBİ' ler de esasında yönetici veya patron tarafında bilinen bu nedenler(işletmenin kendinden veya çalışanlardan kaynaklanan)  sebebiyle işten çıkarmalar oluşuyor. Bununla birlikte bundan önceki krizlerden farklı olarak Türkiye de önümüzdeki uzunca bir dönem de daralma beklentisi , ekonomik nedenler kadar siyasi, jeopolitik ve teknolojik nedenlerle de oluşmuş durumda. Zor bir dönemden geçildiği gerçek. Önerim çalışanların kendilerine yeni yetenekleri katmaları, kendi sektörlerinde elde ettikleri bilgileri becerilerini kullanabilecekleri sektörlere yönelerek katma değer yaratmaları ve en önemlisi üretim odaklı (sanayi, tarım,hayvancılık vs) sektörlere odaklanmak olacaktır. Türkiye'nin bu uzun sürecek krizden(aslında ben kriz yerine yeni durum diyorum) kendini kurtarabileceği daha da doğrusu stratejisini konumlandıracağı yegane yer üretim olacaktır.

Nurdal Ayabakan

Distrigo Marka Yedek Parça Yöneticiliği | Yedek Parça Satış ve Pazarlama | Müşteri Portföy Yönetimi | Yeni Kanal Satış Noktaları | Ürün ve Kategori Sorumlusu | 30+ Yıl Kurumsal ve Uluslararası Otomotiv Sektör Deneyimi

5y

SN.Noyan Bey   Ellerinize sağlık, çok güzel anlatmışsınız ve gerçek hayatta yaşananları ve yaşanacakları anlatmışsınız, çok teşekkür ederiz.

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler