Turkish Writers Quotes

Quotes tagged as "turkish-writers" Showing 1-30 of 844
Mehmet Murat ildan
“In the New Year, never forget to thank to your past years because they enabled you to reach today! Without the stairs of the past, you cannot arrive at the future!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“Similar souls wander in the similar places! They may not know each other, but often they touch the same winds, they step on the same leaves, their looks are lost in the same horizons!”
Mehmet Murat ildan

Yaşar Kemal
“Kuşlar da gitti," dedi Mahmut.
Sonra hiç konuşmadık. Kuşlar da gitti, kuşlarla birlikte de... Ne olacak, kuşlar da gitti.”
Yaşar Kemal, The Birds Have Also Gone

Mehmet Murat ildan
“Your first purpose is to find a purpose for yourself. And your second purpose must not immediately be trying to reach that purpose you found but to investigate thoroughly whether that purpose is really necessary for yourself or whether it is worth at all to struggle for it! Because millions are fighting for a purpose which will in no way make them happy at the end!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“Old people have wisdom but not energy; young people have energy but not wisdom; energy and wisdom must be in the same body to create a much better civilisation! To do this, we will either give energy to the old or we will give wisdom to the young and for now the latter seems a more plausible action!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“On the Earth, you admire the Moon; on the Moon, you admire the Earth!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“If there is ever a magical beauty that can be watched hours with great admiration, and that is the beauty of a strong light falling from the everlasting skies into the heart of the dimness!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“When you attain the highest wisdom, you will disappear physically because people will start seeing only your ideas and thinking about only your wisdom; you will die physically and you will turn into an empty chair full of universe simply!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“Since many things we see were once an idea, let us create good ideas today because they will be the realities of tomorrow! When you create an idea, do not forget that you shape the future! Idea is your God side! With ideas, you can change the universe, but only with very great ideas!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“There is no need to upset about the fact that our ancestors were monkeys, because they are capable chaps! Don’t be sad about the truth, just understand the truth!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“Looking for a saviour in the sky? Be serious! Know you still not that there ain’t any saviour but science! Get rid of your cultural craps and your religious illusions! Be realist! In this universe, only the realists have the chance to save themselves!”
Mehmet Murat ildan

Ece Temelkuran
“renkli balıkların şımarıklığından geçip, küçük balıkların
doğuştan şaşkınlığından, yosunların yılışıklığından;
kurbağa yavrularının gayretine hayranlıkla ve su yılanlarının
kaçısına minnettarlıkla, vardım suyun kuytu sığınağına.
akıntının mahmurlaştığı yuvasına. yarı uykulu,
dalgın bu tabakada
rastladım suyun başlangıcından beri orada olan
bir balığa.

dokunmadım hiç bu balığa.

dokunulamaz balıklara. çünkü tutabilmek için bir balığı, gövdesini sıkıştırmalı.
gövdesi tutulan balıkların
çabucak kesilir soluğu.
körpe ve iyi niyetli olsa da, çırpınarak kovar balık,
kendi için açılmış her avucu.
balık, ancak bakarak bilenlerin,
görmekle yetinenlerin dostu.

durduk balıkla yan yana.

ancak yan yana durulabilir bir balıkla.
karşısına geçip telaşını durdurmaya çalışacağına...
arkasına geçip kuyruğunun dalgasında hırpalanacağına..
üstünde altında dolaşıp balığı şaşırtacağına..
sadece yan yana durulabilir bir balıkla.
böylece bakabilirsin balığın neye baktığına.

....

ben de baktım balığın baktıklarına.

durdurup zihnimin işleyişini iyice, çalıştım aklımı
saydam kılmaya. söyleyecek sözüm kalmayacaktı
az daha. biraz daha dursam böyle
kalakacaktım balıksı bir zamanda.
yumuşaktı doğrusu, akıl dönüşüyordu suya.
kendini diyemeyecek kadar duraksız bir akışta.

derken bir kaplumbağa böldü duruşumuzu.

...

balık baktı bana. sonra kaplumbağaya. şaşarak bir aklın
bu kadar etten olmasına ve bir gövdenin
zamanın bütün yaralarını taşımasına.

balık unuttu anladığını, suyla birlikte aktı.
daha biraz önce burada, bir şey anlamaktaydı.
anlamın kendi gelmeden anladığından uzaklaştı.

yeterince sudan biri olamadığımdan belki,
su için fazla dilli,
kaplumbağa beni suyun ötesine doğru çekti.
aklım yeniden ete döndü. nihayetinde ben insandım,
balık olup akamadım.
tastamam kendimden ibaret olamadım.

giderek hızlanarak ve suyun boğuk gürültüsüne kapılarak...”
Ece Temelkuran, Kıyı Kitabı

Orhan Pamuk
“A person should love the life he has chosen enough to call it his own in the end.”
Orhan Pamuk , The White Castle

Cem Bilici
“Damlaya damlaya göl olur.

Drop by drop a lake is formed.

- A Turkish proverb”
Cem Bilici, The Mechanical Turk: an Ottoman Steampunk Adventure

“Osmanlı Karaman beylikleri arasındaki mücadeleyi anlatan, ayrıca şaman bir karakterin şamanlık gelişimiyle tüyleri diken diken eden ayrıntılar sunan tarihi roman serisinin ikinci kitabı da akıcı, tarihi bilgilerle dolu doluydu. Üstelik Edirne'den çıkan karakterlerin ilgi çekici mekanlara olan seyahatlari beni tarihi bir yolculuğa çıkardı. Çok keyif aldım.
Kumru ve Bengi diğer Osmanlı şehzadeleri ile Edirne'den çıkıp ikinci Osmanlı payitahtı Bursa'ya ve çevredeki başka şehirlere gittiler. Bursa'nın tasvirleri çok hoşuma gitti. Ayrıca diğer karakterlerin de kişisel gelişimine daha çok girildi. Kötü olduğunu sandığımız bazı kişilerin aslında daha karmaşık karakterlere sahip iyi-kötü arasında kişiler olduğunu görmüş oldum. Bu da kitap okurken keyif aldığım bir noktadır çünkü hiçbir insan sadece iyi sadece kötü değildir. Karakterler kişilikler psikolojik değişimler katman katman açılır, bu konuda da çok tatmin oldum.
Kitap herkesin bildiği ünlü Ankara Savaşı ile sona erdi ve savaş sahnelerinde her şey gözümde apaçık canlandı. Olaylar açılırken ve sırlar ortaya çıkarken savaş alanında kılıç kullanan şehzadelerin bazılarının babalarını savaş alanında bırakıp kaçması çok acıklıydı. Dönem tarihini biraz bilenler Ankara savaşında kimlerin kaçtığını iyi bilir :D
Sonuç olarak Larende'nin Varisleri çok keyif aldığım ve herkese tavsiye ettiğim bir kitaptı.”
Deniz Canan, Larende’nin Varisleri Larende’nin Aynası Kısım -2

“Beni mahvetti. Gülüşüyle aklımı çeldi. Bakışıyla kalbimi mühürledi. Bahtıma yalnızca birkaç cilve düştü. Sonrasında ateşin çevresinde dönen bir pervane böceği oldum. Evet umutsuz ama belki bir umut bulurum diye darma duman”
Deniz Canan, Larende'nin Düşüşü

Necip Fazıl Kısakürek
“Yaprak ağaçtan sıkılmıştı,
Sonbahar bahaneydi.
Sen benden sıkılmıştın,
Mesafeler bahaneydi...”
Necip Fazıl Kısakürek, Çile

Orhan Pamuk
“I tried desperately to remember her, only to realize that despite love, a face long not seen finally fades.”
Orhan Pamuk, My Name Is Red

Abhijit Naskar
“I use English when understanding is needed,
I use Turkish when I wanna remain unheard.
Some languages are vessels for the head,
Some tongues are born to bear the heart.”
Abhijit Naskar, Aşk Mafia: Armor of The World

Abhijit Naskar
“So far, heritage has only caused a mess. You know why? Because it is never about just heritage - all talk of heritage inadvertently leads us to the savage dilemma of "our heritage versus their heritage". And such dilemma might have been acceptable in a savage society, but it is totally and utterly out of place in a civilized world.

So, either the very construct of heritage evolves, or becomes an impediment to the expansion, hence the welfare, of the world as well as the self.

That is why I say - just because you are born and raised in a particular culture, it doesn't mean, you are supposed to stay chained to that culture all your life, with blinkers on your eyes, that keep you ignorant of the beauty beyond the horizon.

Let me put this into perspective with an unambiguous example.

Some of you have asked me, what's my relation to Turkey? Well, everybody loves Rumi, but I learnt his tongue, so I could pick up where he left off.

Some of you have asked me, what's my relation to Latin America? Well, everybody loves to yell "viva la libertad", but I learnt el idioma, so I could revolutionize the very paradigm of revolution.

Every corner of earth has some distinct strongholds, and I am the force that brings them together to create a strong, sapient, and undivided planet.”
Abhijit Naskar, Himalayan Sonneteer: 100 Sonnets of Unsubmission

“Bir bilim adamına, biliminin ifadelerinin doğru olup olmadığını sorduklarında alacakları cevap her zaman, "daha doğrusu bulana kadar" olacaktır veya "şimdilik bilmiyoruz" denilecektir.”
Celâl Şengör

« previous 1 3 4 5 6 7 8 9 28 29